Kategoriler

Bu Dünya Bir İstasyondur..!

Bir bankta oturmuş akışı seyrediyorum. İnsan dünyada mutlak hiçbir şeyin olmadığını burada anlıyor.

Her şey akışkan, Filibeli’nin diliyle: “Her nokta cevval, her zerre raksan” bu geçiş noktasında...

 

Tüm duraklar geçiciliği hatırlatmasına rağmen en vurgulu olanının istasyonlar olduğunu düşünürüm her zaman. Bir koşuşturma ve telaş vardır. Kimi gözler intizarın verdiği ümit ve reca dolu bir bakışla etrafı tararken kimi yetişmesi gereken yere bir an önce ulaşmanın telaşında, kimi yolun yorgunluğuyla bitkin bir bakışa sahip. Genç olanı yoluna devam ederken, ihtiyarlar ise tüm yorgunluğunu banka yükleme çabasında...

 

Trenle saat arasında kayan gözler ise insan fıtratının en bariz sıfatlarından olan sabırsızlığın göstergesi.. Fıtrat ile vakıanın tam bir uyum içinde olduğu bir dem...

 

Ahval bu haldeyken bu kadar rengi bir arada, aynı mekânda, aynı anda fark etmenin de farkını burada yaşıyor insan. Renkler ve farklılıklar, anlayışlar ve davranışlar burada tam bir birlik içinde. Kimse kimsenin rengine, diline, anlayışına, davranışına takılmıyor, sorun etmiyor bunları. Çünkü kimseye ait olmayan bir mekânda ve zamanda, bir geçiş noktasında misafir olduğunun bilincinde herkes.

 

Ve istasyon...

 

Trenin homurdana homurdana yaklayışı ve acı bir siren sesi.. Bir tren ve umutlar ve bakışlar.. Sarılmalar, öpmeler, kucaklamalar, tokalaşmalar, gözyaşı ve kahkahalar.. Tebessümler.. Her şey aynı anlama sahip bu anda. Kimi suskun, kimi bitkin, kimi de yorgun...

 

Vagonun penceresinden dışarı uzanmış başlar...

Pencereden dışarı taşan bakışlar ve yine bekleyiş; koyu bir suskunluk ve temaşayla beraber.. Kendimi hissediyorum hafif esen serinletici bir nesimle beraber. Varlığımı sorguluyorum bu mekânda. Gayrı ihtiyari dilimden dökülüveriyor kavramakta zorluk çekmediğim sözcükler:

 

Bir istasyondur bu dünya...

Zarifoğlu’na inat...

İstasyonda görevliler dışında en fazla duranın kendim olduğunu görünce ayaklarımın isyanına dayanamayıp iliştiğim yerden kalkıveriyorum...

 

Adımlarım birbirini takip ederken zihnimdeki kaosu, kozmosa dönüştürmeye çalışıyorum. Tüm sahneleri sinemaskopt misali gözümün önünden bir bir geçirdikten sonra bunları sıralamaya koyuluyorum. Her sahnede bin dalıp bin uyanıyorum. Yorucu bir düşünce eyleminin nihayetinde dilimin tekrar aynı şeyi mırıldandığını görüyor ve aynı istekleri sıraladığını fark ediyorum, tekrar:

Bir istasyondur bu dünya...

 

İstasyonda olmanın bilinciyle her daim yaşasaydı insan ne olurdu sanki demeden alamıyorum kendimi.

Bu bilinç:

Yekdiğerini ötekileştirmez...

 

Basit menfaatler uğruna kimsenin kimseye zarar vermediği, kalbini kırmadığı ve rahatsız etmediği bir düşünce oluşturur...

 

O’ndan başkasının baki olmadığını ve her şeyin fena damgasını yediğini düşündürür ve kabul ettirir bu bilinç...

 

Eylemlerde O’nu esas almayı sağlar yine aynı bilinç...

 

Dili ve rengi düşmanlık sebebi yapmaz, ayet olarak kabul ettirir bu bilinç...

 

Fani olmanın bilinciyle; kibir, ucb, haset, çekememezlik ve kıskançlığı yok ettirir yine bu bilinç...

 

Zulmün köküne kibrit suyu döker...

 

Adaletsizliğe adaletin mayasını çalar...

 

Her şeyi açık ve net yazmaya ne gerek var ki...

 

Düşünen anlamıştır elbet...

 

Selam ve Dua ile...

Özet
:
Resim
www.misturi.com ©
X